top of page

ZOR ZAMANLARDA İŞE ODAKLANMAK: YAS VE BELİRSİZLİKLE BAŞA ÇIKMA REHBERİ

Güncelleme tarihi: 27 Şub


“Hayat, başımıza gelenler değil, onlara nasıl tepki verdiğimizdir.” – Epiktetos

İstanbul’da Bir Sabah: Hayatın Kırılma Anları

Bundan neredeyse 21 sene önce, 20 Kasım 2003, İstanbul.  Şehir her zamanki gibi hareketliydi. İnsanlar işlerine yetişmeye çalışıyor, sokaklar korna sesleri ve aceleyle yürüyen kalabalıklarla doluydu. Levent’teki HSBC binasının önünden geçenler, bir finans merkezinin tipik sabah telaşını yaşıyorlardı. Kimse birkaç dakika içinde hayatlarının sonsuza dek değişeceğini bilmiyordu.

Saat 10:55’te, yoldan hızla gelen bir kamyonet, binanın girişine çarptı. Bir saniyelik bir sessizlik… Ardından kulakları sağır eden bir patlama. Camlar parçalandı, bina sarsıldı, insanlar savruldu. Birkaç kilometre öteden bile hissedilen bu patlama, sadece binayı değil, İstanbul’un ruhunu da derinden yaraladı. Şehir bu şoku atlatamadan, altı dakika sonra Beyoğlu’ndaki İngiliz Başkonsolosluğu’nda ikinci bir patlama meydana geldi. Bir başka bomba, bir başka yıkım, bir başka kayıp…

Hayat, bazen bir anda altüst olur. Tıpkı o gün İstanbul’da olduğu gibi. Büyük felaketler, bireyleri ve toplumları sarsar; günlük rutinlerimizi, planlarımızı, hatta kimliğimizi sorgulamamıza neden olur.

Halbuki o gün, sadece birkaç saat evvel Levent’teki HSBC binasının önünden geçmiştim. Patlama olduğunda deprem olduğunu sanmıştım, ancak sonrasında uzaktan binanın yandığını görünce bunun bambaşka bir felaket olduğunu anlamıştım. Arkasından bir patlama daha, kilometrelerce uzakta olmasına rağmen patlamalar deprem etkisi yaratıyor, patlamanın şiddetiyle içinde bulunduğumuz binanın camları sarsılıyordu. O gün ve sonrasındaki günler ne işlere odaklanmak mümkündü ne de hiçbir şey olmamış gibi normal hayata devam etmek…

Peki, böyle zamanlarda nasıl devam edilir? Büyük acılar yaşanırken işimize nasıl odaklanabiliriz? Günlük hayatın içinde kaybolmadan, sorumluluklarımızı yerine getirirken nasıl güçlü kalabiliriz?

Bugün gene hem bireysel hem toplumsal olarak büyük acılar yaşıyoruz. Yasın ve belirsizliğin gölgesinde nasıl ilerleyebiliriz? İşimize nasıl odaklanabiliriz? Zihnimiz ve ruhumuz nasıl direnebilir?

Bu yazı, yasın ve belirsizliğin içinde yönümüzü bulmamız için bir rehber niteliğinde olsun istedim. Çünkü ne kadar zor olursa olsun, devam etmek bir seçim. Ve bazen, en küçük adımlar bile hayata yeniden tutunmamızı sağlayabilir.

Nereden Başlayalım?

  1. Kabul Et: Yasın Aşamalarına İzin Ver

Büyük bir kayıp yaşandığında, beynimizdeki algıda değişir ve odaklanmakta zorluk çekeriz. Önce bunu kabul etmek gerekir. Kendinizi tükenmiş, dağılmış veya boşlukta hissediyorsanız, bu olağandır. Kendinize zaman tanıyın. Yas, bir düşman değil, iyileşmenin kapısıdır.

  1. Küçük, Gerçekçi Hedefler Belirle

Bir dağa tırmanmak için önce ilk adımı atmak gerekir. Büyük hedeflere odaklanmak yerine, ufak ama anlamlı görevler belirleyin. Örneğin:

  • “Bugün sadece e-postalarımı düzenleyeceğim.”

  • “30 dakikalık odaklanmış bir çalışma yapacağım.”

  • “Bir meslektaşımla küçük bir proje hakkında konuşacağım.”

Beyin, tamamlanan her küçük görevi bir zafer olarak algılar ve ilerleme hissi yaratır.

  1. Rutinlerin Gücünden Faydalan

Rutinler, belirsizlik içindeki en büyük kurtarıcıdır. Her sabah aynı saatte kalkmak, basit bir kahvaltı hazırlamak, gün içinde belirli çalışma saatleri oluşturmak, kontrol duygusunu geri kazanmaya yardımcı olur.

  1. Kendine Nazik Ol ve Duygularına Alan Aç

Zor zamanlarda “Bunu yapmalıyım” gibi baskıcı düşünceler yerine, “Bugün elimden gelenin en iyisini yapıyorum” demeyi dene. Beynimiz de bedenimiz gibi iyileşmek için zamana ihtiyaç duyar.

  1. Dostlarınla Bağlantılarını Koparma

Bizi en çok izole eden şey, duygusal olarak içe kapanmaktır. Güvendiğin biriyle konuş, bir meslektaşınla dertleş, bir dostunla bir kahve iç. İnsan, paylaştıkça iyileşir.

  1. Haber alma sürecini kontrol e

Comments


bottom of page